Dünyamızdaki bir ömür kadar zamanda, maddi ve manevi varlık dağılımının herkes için eşit olduğunu düşünebilmek için oldukça saf olmak gerekir. Ve fakat bu gözardı edemeyeceğimiz gerçeklik ile hepimiz bir süre yaşamak ve her fırsatta, hatta fırsatları bizzat kendimiz yaratarak olabildiğince sıklıkla mutlu olmak mecburiyetindeyiz.
( Not: İçi boş, kısa süreli mutluluk kırıntlarından bahsetmiyorum tabiiki, onurlu ve tertemiz alın teri ile kazanılmış mutluluklardır kastım. )
Aksi bir yangındır, yakar sürekli yaşanan mutsuzluk insanın önce içini sonra kabını sinsice. Başlarda üfleriz dumanı içimize kimseler görmesin diye fakat önce duman görünür dışarıdan sonra sevdiklerimiz uzaklaşır bizden yavaş yavaş ve külleşir ruhlarımız hızlıca.
Şair ne güzel yazmış;